İslam medeniyetinin bilime katkısı 19. yüzyıl ve sonrasında gerek batı gerekse İslam âlimleri tarafından münakaşa mevzuu olmuştur. Bu mevzuda; Russell gibi, Müslümanların klasik yunan eserlerinin iyi birer yorumlayıcı olmanın ötesine geçemediği, felsefi bilimlere herhangi bir yenilik katmadığı görüşü çeşitli yaklaşımlardan birisidir. İlm-i felsefe muzırdır, bu hususta geri kalmak müessif olunacak bir şey değildir görüşü ise diğer bir yaklaşımdır. Haçlı seferleri ve Moğol istilası gibi sebeplerle Müslümanların ilmi açıdan geri kaldığı görüşü de bu husustaki yaklaşımlardan bir diğeridir. 20. yüzyılda Sarton ve Huff gibi batılı bazı bilim adamlarının iddia ettiği görüş ise Müslümanların ortaçağda bilime katkı sağladığı fakat iktisadî, siyasî, hukukî ve ictimaî sebeplerle sonraki yüzyıllarda bu etkinliği kaybettiğidir. Son olarak Müslümanların bilime katkılarının İslam’la alakasının olmadığı aksine bu katkının Müslümanların içinde bulunduğu laik yapı sebebiyle olduğu iddiasıdır.
Tüm bu iddialarla beraber Müslümanların bilimde geri kaldığı hususu
düşünülmüş ve bu geri kalmışlığın sebepleri, aranın nasıl kapatılacağı
sorularına cevaplar aranmıştır. Bu çerçevede Bilimin İslamîleşmesi ve İslam’da
bilim kavramı öne çıkan iki başlık olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bilimin İslamîleşmesi
hususunda üç temel görüş vardır; 1- Bilimin İslamîleşmesini mümkün görenler ki
bunlar; a) İslamî dünya görüşüne sahip olmakla birlikte Müslümanların antik
Yunandan aldıkları ilimleri İslamîleştirdikleri gibi Batı bilim ve teknolojisinin
transferi, İslamîleştirilmesi ve aynı zamanda İslam ülkelerinin gayri safi
milli hâsılalarının bir bölümünü bilim ve teknoloji için ayırmaları ve bu
hususta söz sahibi olmaları görüşüdür. b) Din âlimi olup, Kuran-ı Kerim’i
bilimsel olarak tefsir ederek bilimi açıklamaya çalışan ve bunun teorik ve
stratejik bir ehemmiyete sahip olduğuna inanan zümre. 2- Bilimin İslamîleşmesinin
mümkün olmadığı görüşüdür ki; batı biliminin aynı zamanda Batı’nın ictimaî,
siyasî, iktisadî arka planının bir mahsulü olduğu, batı bilim anlayışında
düşünce çoğulculuğu ve çeşitliliğinin göz ardı edilip tek tip insanın
hedeflendiği, kendi ahlakî kayıtsızlık dogmalarını bilimsellik adı altında
yegâne reçete gibi sundukları, halen Batı’da yöntembilim sıkıntısının bulunduğu
dolayısıyla kendisi sıkıntıdan kurtulamamış bir batı biliminin bize ne
verebileceği, batı evrenselliği üzerine kurulacak ictimaî, İslamî fikirlerin
özgün olmayacağı ve bu mamullerin bağımsız olmayacağı gerekçeleri ile
reddedilmiştir. 3- Meseleye daha umumi zaviyeden bakan ve yapılması gerekenin,
resmedilen bu vasatı daha nitelikli kılacak, daha can alıcı ve doğru soruların
sorulmasına elverecek entelektüel bir atmosfer oluşması için her seviyede katkı
sağlanması görüşü ise bilimin İslamîleşmesi hususundaki bir diğer görüştür.
Müslümanların bilim ve teknolojide geri kalma meselesine çözüm
olarak sunulan bir diğer reçete ise; İslam tarihi felsefesi, İslam bilim tarihi
ve bunlar vasıtası ile birde İslam Epistemolojisi oluşturmaktır.
Değerlendirme;
· İslam medeniyetinin bilime katkısı su götürmez bir gerçek ve
katidir. Bu hususta ilimle İslam sonrası haşır neşir olan, daha sonra bilime
büyük katkılar sağlayan Türk ve Arap toplumu çok güzel birer misaldir.
· İslam medeniyeti ilk emri “oku” ile, bilenle bilmeyeni eşit
görmemesi ile, Medine-i Münevvere döneminde savaş esirlerinin okuma yazma
öğretme karşılığında serbest bırakılması misaliyle, ilmin Çin’de de olsa talep
edilmesi gerektiği sözüyle, ilmin beşikten mezara olması düsturu ve
çoğaltabileceğimiz yüzlerce misalle ilimle çatışmayan aksine ona çağıran
insanları ilim için motive eden muharrik bir kuvvet olduğu izahtan vabestedir.
Müslüman ülkelerin birçoğunda bir asra yakın bir zaman diliminde süregelen laik
yapının bilime katkısının olup olmadığı ise açıktır. Dolayısıyla laiklik
tartışması burada inandırıcı gözükmemektedir.
· Müslümanların bilim ve teknolojide geri kaldığı gibi bir iddia ise
dolaylı olarak yanlı(ş)tır, Müslümanlar uzun yıllar kendi coğrafyalarında
savaş, sömürge, manda, dolaylı sömürge, ucu açık ve gizli anlaşmalar ile geri
bırakılmıştır. Yoksa iddia edildiği gibi geri kalma Müslümanların hususi bir
gayreti neticesi değildir.
· Müslümanların bilim ve teknolojide ilerlemeleri ve batı seviyesine
çıkması için getirilen çarelerden en makul olanı ise batı biliminin incelenip
İslamî hassasiyetler göz ardı edilmeden her sağlıklı medeniyet gibi diğer
medeniyetlerden tevarüs eden ilmî değerler özümsenerek alınmalı, bu yapılırken
“İslam’ın Batılılaşması” değil “Bilimin İslamîleşmesi esas olmalıdır, İslam
ülkelerinin gayri safî milli hâsılalarının bir kısımlarının ilmi çalışmalar
için ayrılması, İslam ülkeleri arasında, bilim teknoloji araştırma merkezi
kurulması ve bu hususta Müslümanların söz sahibi olmalarıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız bizleri hedefimize ulaştırmak için faydalı olacaktır. Şimdiden çok Teşekkür Ederiz...
Siz de çalışmalarınızı, tecrübelerinizi bizimle paylaşın, sitemizde yayınlayalım.
İrtibat: yunuscibiz@gmail.com recepevren34@gmail.com fenci_77@hotmail.com