Karneyi Sağdan Okumak


Geçen yıl ikinci dönem başarılı ve belge almış öğrencilerimize, kurumumuzda bir merasim düzenlenmişti. Merasime veliler, öğrenciler, öğretmenler ve diğer eğitime destek verenler davet edilmişti. Onların huzurunda bu öğrenciler plâketlerini, başarı belgelerini aldılar. Hediye alanların ve velilerin gözlerindeki ışıltıyı görmeliydiniz.
Bir de hediye alamayan mahzun simalar vardı ki, görülmeye ve halleri de anlatılmaya değerdi.
Tek bir noktaya takıldığınızda fotoğrafın bütününde ne olduğunu görmeniz zor olur. Çoğu kez başkalarının odaklandığı ve takıldığı noktaların haricindeki yerler, size odak noktasından daha fazla malumat verir. Ödül merasimi sırasında gözüm ödül alamayan öğrencilere ve onların velilerine ilişti. Mahzun mahzun arkadaşlarına bakıyorlardı. “Keşke biz de başarılı olsaydık, sahneye biz de çıkıp ödüllerden birisini alsaydık, bir fotoğraf da biz çektirseydik.” dediklerini duyar gibiyim. Aslında eğitim için bu sözler ödül sevincine gark olanlardan daha önemli.
Ancak her iki karede başarıyı sorgularken, sınırları zorluyor olabiliriz. Öğrenciler emeklerinin karşılığına talip olurken, aslında neye talip olduklarının manasını kaçırıyor olabiliyorlar. Bu hususta tebe-i tabiinin büyük âlimi İmam Süfyan-ı Sevrî şöyle söylüyor:
“Biz ilmi başka gayeler uğruna öğrendik, fakat ilim, Allah’tan başkası için olmayı kabul etmedi.” Emeğinin karşılığını almaya çalışan talebe ve onun başarılı olmasını isteyen veli, ilmin Allah’tan başkası için olmadığını kabul etmeli.
İlim yolunda bütün yollar yine Allah’a çıktığı zaman talibin yolu aydınlamış olur.
“Siz öğrencilere bir sorum olacak; aranızda hiç arkadaşına lakap takmayan, kötü söz söylemeyen ve başkalarına kötü davranmayan var mı?” dedi. Salon bir anda sessizleşti, bütün gözler birbirine baktı önce.”
Tam da bu mülahazalar içerisindeyken kürsüye iyi bir eğitimci olan kurum yöneticimiz çıktı. “Gençler, karne başarınızdan dolayı hepinize teşekkür ederim. Emeklerinizin karşılığını aldınız. Ama bu akademik bir başarıdır.
Bu, işin öğretim boyutudur. Keşke öğretimin yanında verilen eğitimi de ölçebilseler, ona da bir belge tanzim etseler, ne iyi olurdu. Belki onur belgesi bunun yerini tutmaya çalışıyor; lakin yeterli değil. Siz öğrencilere bir sorum olacak; aranızda hiç arkadaşına lakap takmayan, kötü söz söylemeyen ve başkalarına kötü davranmayan var mı?” dedi. Salon bir anda sessizleşti,
bütün gözler birbirine baktı önce. Sahnede olanlardan kimse cesaret edemedi “ben” demeye. Ancak şimdi ödül alanlardan biri “Ahmet var hocam.” dedi. Gözler ödül alamadığı için boynunu bükmüş, mahzun mahzun bakan Ahmet’e çevrildi. Kendi söyleyemiyordu ama parmaklar ve gözler onu gösteriyordu.
Ahmet sahneye çağırıldı. Yönetici; “İşte” dedi, günün kazananı bence bu öğrencidir. Çünkü, öğretim tabi ki önemlidir, ama ondan da önemlisi eğitimdir, ahlaktır. Okulların öncelikle vermesi ve öğrencileri özendirmesi gereken şey de eğitim ve ahlaktır. Toplumun öğretmen,
doktor, mühendis, mimar ihtiyacı yok, toplumun ancak ahlaklı doktor, mühendis, mimar, öğretmen ihtiyacı var” dedi. Az önce ödül alamadığı için üzgün olan Ahmet mutlu olmuş ve babasının göğsü kabarmıştı.
Karne nedir, ne değildir?
Karne günleri öğrencilik hayatının en özel günlerindendir. Bazı öğrenciler bu günü sevinçle hatırlarken, bazıları da üzüntü ile hatırlamaktadırlar. Ben de her karne gününü “İnşallah takdir alırım, yoksa babamın dilinden kurtulamam” stres ve baskısıyla hatırlarım. Yani başarılı, başarısız  her öğrenci için karne bir endişe sebebi olabilmektedir. Bunun altında anne babaların karneye gereğinden fazla veya yanlış anlam yüklemeleri yatmaktadır. Oysa karnenin eğitim öğretimdeki yeri; öğrencinin akademik başarılarının göstergesi olmasıdır. Karne öğrencinin ne zekâsını, ne tüm kapasitesini, ne adam olup olamayacağını belirler.
Karne sadece çocuğun değil anne babanın da karnesidir. Dönem boyunca çocuk ile ne kadar ilgilenildi, dertleri sıkıntıları ne derece çözülmeye çalışıldı, okulu ve öğretmenleri ile iletişimi ne kadar kurulabildi? Dört ay beklemek yerine, varsa kötü gidişatın önüne geçilemez miydi? Bütün bu sorularla anne babaya da karnede cevap vardır.
Kötü karne için çözüm yolları
25 Ocak’ta karne alır almaz ilk olarak “getir bakalım karneyi diyerek” korkutucu ve endişe verici bir tavır yerine onları şaşırtıcı bir tavırla “yavrum, koca bir dönem geçirdin. Bir hafta dinlen, daha sonra beraberce değerlendirelim karneni.” diyerek rahatlatmak en doğrusu olacaktır. Karneyi incelerken gösterilen tavır da çok önemlidir. Soğukkanlı ve ilgili olmak, eleştirmek için değil de anlamak için bakmak, çocuk ile iletişiminizi koparmayacaktır.
İkinci adım olarak karneyi sağdan okuyarak çocuğunuzu şaşırtmaya devam edin. Öğrencilerin davranış notları karnenin sağında olduğu
için önce oraya göz atılmalıdır.
Sonra notların değerlendirilmesine geçilmelidir. Karneye iyi tarafından yaklaşarak, yani değerlendirmede önceliğin başarılı notlara verilerek konuşma yapılması daha verimlidir. Öğrencinin yapabildiklerinden yola çıkılarak yapılan değerlendirme, yapılabileceklere de kolaylık sağlar. Düşük notların sebepleri üzerinde durulan küçük bir aile toplantısı, gerek problemlerin ortaya konulması, gerekse çocuk tarafından verilecek sözlere şahit olunması açısından faydalı olacaktır. Burada maksat çocuğu suçlamak değil, beraberce çözüm aramaktır. İlk yarıda hiçbir şey için geç kalınmadığı, varsa zayıf ve düşük notların disiplinli bir çalışma ile yapılan hataların telafi edilmesi sonucunda giderilebileceği üzerinde durulmalıdır.
Hele hele eve başka kardeşlerin de karnesi geliyorsa başarı ya da başarısızlıkların diğerleriyle kıyaslanması kesinlikle yapılmamalıdır. Bunun faydası olmadığı gibi hem kardeşler arasında hem de ebeveyne karşı olumsuz tutumların oluşmasına zemin hazırlar. Burada bir de velilere örnek olabilecek şekilde Peygamber Efendimiz’in bir hatırasını nakletmek istiyorum. Bir gün yüzünde sarı boya bulunan bir adam Peygamberimiz’in huzuruna gelmişti. Resûl-i Ekrem bu sarı boyadan hoşlanmadığı halde bu adama bir şey demedi. Adam çıktıktan sonra: “Buna deseniz de şu boyayı izâle etse daha iyi olurdu.” buyurdu. (İmam-ı Tirmizi)
İyi karne için ödül nasıl olmalı?
Karne değerlendirmesi kadar karneye vaat edilen ve verilen ödüller de üzerinde durulması gereken bir diğer karne zamanı meselesidir. Karnesi güzel olan çocukların takdir edilmesi elbette önemlidir. Başarının devamı övgü ve takdirle mümkündür. Ama ayarında olması gerekir. İlkokulda somut ama küçük ödüllerin verilmesi uygundur. Yaş büyüdükçe ödüller de büyüterek çocuğu farkında olmadan doyumsuzluğa götürmek yerine, övgü ve takdir ödülleriyle teşvik etmek bu sorunu çözecektir. Samimi bir sarılma, bir plaket, içten bir aferin ve beraberce geçirilecek bir zaman, gençler için büyük bir mükafattır.
Öğrencilerin davranış notları karnenin sağında olduğu için önce oraya göz atılmalıdır. Sonra notların değerlendirilmesine geçilmelidir. Karneye iyi tarafından yaklaşarak, yani değerlendirmede önceliğin başarılı notlara verilerek konuşma yapılması daha verimlidir.

www.insanvehayat.com

Yorumlar